12 Eylül 2022 Pazartesi

ama benimki büsbütün veda etmekti

veda etmek ve vedalaşmak...ikisinin farklı şeyler olduğunu bir yıl önce öğrenebildim. meğer benim bildiğim şey vedalaşmakmış veda etmek değil.
bunca yıl vedalaşmıştım sevdiklerimle bir yerlerden gelirken ya da bir yerlere giderken. vedalaşırken kucaklaşmalar, gözyaşları, hüzünlü bakışlar ve türevleri oluyor herkeste. karşılıklı oluyor , gidişin anlam buluyor. ama veda etmek öyle mi ? bekliyorsun , bekliyorsun , gözlerin yollarda ya da üç dört kelimelik bir hoşçakal mesajında kalıyor belki. ama kalıyor işte , öylece.
benimki de büsbütün veda etmekmiş. öğrenmek bir yılımı aldı belki ama öğrendim bir şekilde. veda etmek öyle can yakıcı ki vedalaşmaya çabalıyorum her seferinde. üstelik fark ettim ki vedalaştığın yerlere gitmek için can atarken veda ettiğin yere gitmek de gelmiyor içinden. gözünün yolda kaldığı gibi gönlün de kalmış o yolda. şimdi o yollarda başkaları vedalaşıyordur belki , onları görürsem canım yanacak biraz ama onların veda etmediğini bilmek teselli olacak az da olsa.
veda edenlerden değil , vedalaşanlardan olmak ümidiyle..

4 Eylül 2022 Pazar

yokluğun sızısı


Hayat devam ediyor. Ne güzel cümle, değil mi? İçinde sonsuz umut var sanki... Sahi, hayat gerçekten devam ediyor mu? Ediyorsa bile nasıl ediyor ki? Eksiği kalmıyor mu hiç? Elbette kalıyor. Siz, hayatın nasıl devam ettiğini annesinin soğuk yüzünü son kez öpmüş çocuklarına sorun; ablası can çekişirken elinden hiçbir şey gelmese de dik durmaya çalışan kardeşine sorun, nişanlısını kaybettikten sonra aklına gelmesin diye hayatını öğrencilerine adayan öğretmene sorun, babasını hiç tanımadan amcasına baba demek zorunda kalan çocuklarına sorun, kendini çocuklarına hiç açıklayamamış hüzün bakışlı anneye sorun... Ne derler sizce? Hayat çok güzel devam ediyor mu derler, yoksa her mutlu ya da zor günde hayatın boşlukları yüzümüze vuruyor mu derler? Muhtemelen o boşluk hiç dolmuyor ama hayat kargaşasından aklımıza gelmiyor sadece, diyeceklerdir. Öyle de olmaz mı zaten; ne kadar zaman geçerse geçsin, geride kalanlar kaç yaşına gelirse gelsin o boşluğu kimse dolduramaz. Anne diye seslenmek ister insan fakat kendini duyacak birini bulamaz, ablama danışayım en iyisi der, ablasını bulamaz, arkamda dağ gibi babam var der, babasını bulamaz, sevdiği kadına çiçek götürmek ister, çiçeği bırakacağı tek yer taşında isminin yazdığı toprak yığınıdır. İşte o zaman burunları sızlar, içlerine buruk bir his dolar, gözyaşları kendini bırakıverir. Tekrar ayağa kalkarlar, hayat devam eder. Tabii buna devam etmek denirse...

seni yeniden görmek çok güzeldi

 bugün çocukluğumla buluştum. giderken ona bir buket çiçek aldım gördüğünde çok heyecanlandı ve "doğum günüm bile değil neden aldın...